AĞABEYİMİZDİR Mehmet Fiskeci, alınmaz, gücenmez, kızmaz, her şeyi kaldırır!
Hatta Fatih Nalbantbaşı, Fiskeci’nin her şeyi kaldıran bu özelliğinden dolayı o kendine has şivesiyle, biraz da cümleleri karıştırarak hızlı ve zor anlaşılır şekilde, “Mehmet abi bizim şakalarımızı kaldırıyor, Allah’ta kendini kaldırsın inşallah…” dediğinde Fiskeci de her seferinde anlamadan “Sağolasın hısımım” der…
Tanık olduğumuz anıları yazsak, abartısız söylüyorum üç ciltlik kitap olur ki, yazmayı da düşünmüyor değilim, sponsor bulursam.
Bizim Yavuz Nalbantbaşı ile beraber ikna edip (cücükler hatırına) bıyığını kestirmesinden tutun, Tivist Ayhan’ın (Ayhan Özer) sesini taklit ederek, Ankara’da Altınnal Gazinosu’na davet etme olayına kadar onlarca anıya sahibiz.
Şu anda SANKO Holding Basın Danışmanı olan üstad gazeteci ağabeyimiz Cengiz Halil Çiçek, hafta geçmez arar, bu anıları anlattırarak moral depolar ama her seferinde de gülmekten karnına ağrılar girer. Tabi Cengiz abinin yine de favorisi Abid Vanlı’nın şu meşhur ‘karışan dişler’ vakasıdır ama yataklı tren’de hangi formülle bir akıl hastasını kompartımandan kaçırttığını da mutlaka anlattırır.
Tıpkı Fiskeci gibi bizim Abid’in de onlarca güzel vakaları vardır. Mesela karışan dişler vakasından sonra en favori anısı, sinemada ve otobüs durağında uyuyakalması ve İstanbul’a geldiğini zannedip uykulu bir vaziyette İzmit Otogarında inmesi macerasıdır…
Neyse biz bunları geçelim de, en son duyduğumuz bir olayı anlatalım siz okurlara…
Fiskeci 30 saniyeliğine milletvekili olursa!
GEÇTİĞİMİZ hafta milletvekili Sıtkı Güvenç’in organizesi ile bir grup gazeteci arkadaşımla beraber yeni açılan Diplomat Restaurant’ta doyumsuz bir sohbet yaptık. Şimdi anlatacağım olayı da orada duydum.
Sıtkı Beyin yeni milletvekili olduğu zamanlar… Bir Ankara seyahatinde Fiskeci’de Sıtkı Beye takılır, yola beraber koyulurlar. Arabada oturma düzeni olarak, aracı kullanan şoför Ökkeş’in yanına Sıtkı Bey, arka makam yerine de Fiskeci oturur. Maraş’tan yola koyulup Andırın yol kavşağına geldiklerinde Jandarma’nın yol kontrolüne takılırlar. Aracın şoförü Ökkeş camı açar ve beklemeden geçmek için askere TBMM araç kartını göstererek “Milletvekilim seyahat ediyor” der.
Asker de aracın sağ yan tarafında, yol kenarında duran komutanına seslenerek, “Komutanım milletvekili aracı” der demez komutan arka sağda makam yerinde oturan Fiskeci’ye selamı çakar ve “Buyurun sayın milletvekilim hayırlı yolculuklar” der ama Sıtkı Bey gülmemek için dişlerini sıkar.
Genelde şoför yanına koruma oturduğuna göre, Fiskeci’nin ne büyük bir adam olduğunu da aşağıdaki papa fıkrasını okuyunca anlarsınız!
Papa radara yakalanınca!
PAPA makam otomobiliyle Roma’da gezmektedir. Bir süre sonra canı sıkılır ve makam şoförüne durmasını söyler. Şoförünü arkaya geçirir ve arabayı kendisi kullanmaya başlar. Araç kullanmanın zevkine varınca, hız yapmaya başlar. Hız sınırını aşınca da tabii ki radara yakalanır. Trafik polisi çevirir, arabayı kenara çeker.
Polis arabanın camına eğilince afallar ve durumu hemen merkeze aktarmak için telsizine davranır.
-Amirim hız yapıp radara yakalanan bir araba çevirdim ama içinde çok büyük bir adam var. Ne yapayım?
-Vali mi?
-Daha büyük biri…
-Başbakan mı?
-Hayır daha büyük…
-ABD Başkanı mı?
-Hayır daha da büyük…
-Daha büyük kim var oğlum?
-Bu adam kim bilmiyorum amirim ama makam şoförü Papa…