ORTA yaş üstü Maraşlı, tanışmasa da “Mustafa Kır” adını bilir genelde.

Bu sütunların yazarı olarak ben onu ilk olarak, Doğru Yol Partisi döneminde tanımıştım.

İl Başkanından milletvekiline ve hatta partinin genel merkez yöneticilerine kadar herkesin saygı duyup, fikirlerini danıştığı bir saygın isimdi.

Parti içi çekişmelerde, kıran kırana mücadelelerin yapıldığı dönemlerde, rakip tarafın bile adını saygı ile andığı bir dönemdi.

Yani kısacası bir “akil adam” konumunda, bir ağabeydi.

Gerek siyaset yaptığı dönemde ve gerekse bir köşeye çekildiğinde bile hep “veren el” olmuş, neredeyse yardım etmediği kimse de kalmamıştı.

Yani siyasetten ekonomik anlamda hiç kazanan olmadığı gibi, -ben şahidim- neredeyse servet harcardı.

Kahramanmaraş’ın meselelerini kendine dert edinirdi.

Ne il başkanıydı, ne milletvekiliydi ama bu ünvanların hiç birisi olmasa da şehre gelen bakanlara ve hatta dönemin Başbakanı ve Cumhurbaşkanına memleketin sorununu anlatır, “Neden çözülmüyor?” diye sitem ederdi.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in adı ile hitap edip, saydığı bir siyaset ustasıydı.

Yeni nesile tuhaf gelecek bir şey daha diyeyim. Mustafa Kır ağabeyin bir başka en büyük özelliği de, başka partililer tarafından da saygı görür ve sözü dinlenirdi.

İYİ İNSANLAR, İYİ ATLARA BİNİP GİTTİLER

BEN ünlü şair ve yazar Yahya Kemâl Beyatlı’nın, “İyi insanlar, iyi atlara binip gittiler” sözünü çok severim.

Bu söz bana; değerli, erdemli ve kıymet bilir insanların bir döneminin sona erdiğini, artık onlar gibi insanların kalmadığını anlatır.

Peki bugün bu konu nereden aklıma geldi?

Geçtiğimiz hafta Mustafa Kır ağabeyin torununun düğünü vardı. Sağolsun, oğlu Sadi Kır, bize de davetiye gönderme lütfunda bulunmuş.

Bakanların bile katıldığı çok düğünler gördüm ama ben 3 bin kişilik miting gibi düğünü ilk kez gördüm.

Bu miting gibi düğünün bana göre tek açıklaması var: Mustafa Kır ve dolayısıyla oğlu Sadi Kır’ın ektiği iyilik tohumlarının filiz vermesiydi.

Allah sağlıklı ömürler versin, Mustafa Kır ağabeyin çocuklarına bırakacağı en büyük miras; “Şeref, haysiyet, onurlu ve dik duruş” olacaktır.

Aslında insanların hakkını yaşarken değil de, ancak öldükten sonra teslim etmek gibi bir kötü hasletimiz var.

Onlara hak ettikleri saygıyı, vefayı, alkışı ve hatta ödülü, “yaşarken” bahşetmek daha bir anlamlı olmaz mı?

İşte bende bu amaçla bu düğünün anatomisini yazarak, Mustafa Kır ağabeyi sağlığında onore etmek istedim.

BAKIN AŞIK VEYSEL NE DEMİŞ

Ben giderim adım kalır

Dostlar beni hatırlasın

Düğün olur bayram gelir

Dostlar beni hatırlasın

Can kafeste durmaz uçar

Dünya bir han konan göçer

Ay dolanır yıllar geçer

Dostlar beni hatırlasın

YATACAK YERİ YOK

VEFASIZLARIN

VEFA’YI sadece İstanbul’da bir semt adı sanan tüm vefasızların.

YATACAK YERİ ÇOK

KADİR BİLİRLERİN

BÖYLESİ bir yalan dünyada kadir kıymet bilen tüm erdemlilerin.