SENARYO ile sahanın, yani doğal refleksler ve alın yazısı ile insan yazımı senaryo ve hikayelerin nasıl örtüşmeyeceğine birlikte bakalım.

İnsan fantazisi olan, "Aşk-ı memnu".

Acımasız ve gerçek olan, "Hacel Obası".

Yıllar, epey uzun yıllar sonra, bu türküyü yapay zeka ürünlerinden dinleyince, hikayesini de merak ettim.

Arada aklıma gelirdi, "Ayda doğdu göremedim yar seni” diye, hafızamda kalan tek tınısı kulaklarımda çınlar ama, hangi türkünün nakaratı olduğunu bilmez ve araştırmazdım.

Hikaye, durum ve toktik videolarında, Hacel Obası sık sık karşıma çıkınca,

"Hacel nere?" gibi bir merak ile Google hocaya danıştım.

Önce baktım ki,

"Hacel Obasını engin mi sandın” mısralarının devamında, ne zaman ve kimden dinlediğimi bilmediğim o sözler de nakara oluyor;

"Ayda geçti göremedim yar seni".

İlk bakışta, kayda değer bir aşkın, boynu bükük kalmış dizeleri gibi geliyor.

Hikayesini okuyup,dinleyince, aşktan ziyade, bir flört gibi olduğunu keşfettim.

Hikayenin başrol oyuncularından Mustafa, kendi koyduğu ölçülerle kaderin tokadını yemiş.

Önce mekanı yazalım.

Olaylar, Sivas Şarkışla yöremizde yaşanıyor. Şimdinin, ülkemizin en büyük hayvan üretim merkezi ve pazarlarından biri.

Hacı Ali ve iki kardeşi, Şarkışla'ya gelip yerleşiyor.

HACI ALİ OLMUŞ HACEL!

HACEL Obası, anladığım kadarıyla ismini Hacı Ali'den alıyor. Hacı Ali Obası, halk dilinde bir iki harfi yutulunca, oluyor Hacel Obası.

Bunun en güzel örneklerinden birini teyzem dayıma seslenirken sergilerdi: "Memmere (Memmed ede)

Hikayeyi şiire aktaran, başrol kahramanımız Mustafa.

Ayşe kız, beldenin en güzel kızlarından ve varlıklı bir ailenin kızı olunca, beldenin tüm delikanlılarının idolü oluyor.

Burdan itibaren, kelime kelime Mustafa'dan dinleyelim.

"Aylar oldu göremedim YAR seni" dediğine göre, yar olarak kabul edişinden anlıyoruz ki, kendisine ait bir eş olarak hayatını birleştirmeye niyetli.

Tüm beldenin delikanlıları arasında Mustafa, Ayşe'nin gönlünü (!) kazanarak akranlarının elinden alıyor kızı.

Herkesin şahitliğiyle, "Ayşe ile Mustafa sevgililer".

Taraflar gizlemeye gerek duymuyorlar anlaşılan. İki genç dengi dengini bulmuş gibi görünüyor.

Ayşe'ye kur yaparken, "en"leri ya kendi empoze ediyor, ya da Ayşe'nin kriterlerini bildiği için, bu kriterlere en uygun delikanlının kendisi olduğunu görüyor.

Ortaya bir kriter koymuş Mustafa; "Denk olmak"

"Her olur olmazı, dengin mi sandın” rakibi ve rakiplerine "olur olmaz" şeklinde bir tepeden bakma, bir eşya gibi kendince hakir görme var.

Başka bir kriteri de, Teğmen Nazım gelene kadar, tüm akranlarını elediği "Zenginlik”.

"Ayağında potini zengin mi sandın" derken, "Asıl zengin benim" vurgusunu görmemek elde değil.

Zaten obası ile hava atması bile tabiri caizse ayrı bir şımarıklık; "Hacel Obası'nı engin mi sandın!"

Gördüğümüz gibi, Mustafa 'da, soy sop, para pul, boy endam vs. çok şey var.

Ortada sadece Ertem Eğilmez yok.

Biz olsak, veya Ertem hoca olsa yada "Aşk-ı Memnu"nun yazarı olsa, Ayşe'yi Mustafa'ya yazardık hikayenin sonunda.

KADER ÖYLE YAPMIYOR

TEMEL içgüdü veya naturel seleksiyon gibi kavramlar Ayşe'yi, Teğmen Nazım geldikten sonra Nazım'a sevk ediyor.

"Mustafa'ya varıp inek kokusu çekeceğime, Teğmen Nazım'a varır, vezir olurum" diyor. Bu sözü ben durumdan vazife olarak yorumlamadım. Tüm beldenin kulağında dolaşıyor Ayşe'nin sözü.

Biraz kendini savunma, biraz da, "Neden Ayşe! Neden!" (Sevdiğini bırakıp başkasına kendi rızanla varıyorsun?) sorusunu tüm gözler söylüyor demekki.

Ayşe'nin yaptığı hepimize ters anlaşılan.

"İlkte söz veripte sonra dönüşün” bizi de Mustafa'yı da fena hırpalıyor.

Ama Mustafa da onlarca akranını eleyip, Ayşe'nin gönlünü kazanırken kendisi de doğanın nimetlerini kullanmış.

Ayşe de, Mustafa da aynı yolun yolcusu demekki.

Doğanın kendilerine verdiği “seçme yetkisini" acımasızca kullanmışlar.

Geriye bize bu hikaye ve şu feryat kalmış;

"Hacel Obası'nı engin mi sandın?

Ayağında potini var zengin mi sandın?

Her olur olmazı canım dengin mi sandın?

Ay da doğdu göremedim yar seni.”