Tayyip Baba'dan önce bu cümleyi duymamıştım. Muhtemel fikir babası sayın Cumhurbaşkanımızdır.

Son yıllarda,  sıkça duyar olduk,  "İklim Değişikliği Bakanlığı".

İklim değişikliği, sadece bilimin literatüründen çıkıp, somut olarak, halk ve devlet tarafından gözlemlenir hale gelmiş demekki.

Başta sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, hepimizin bildiği bir geçek de ülkemiz yüzölçümünün 780 bin km² olduğu.

Artvin'den Samsun' a, Sinop'tan İzmir'e, Antalya'dan Van'a, Diyarbakır'dan, Konya’ya kısaca kentlerimizi okuyucunun tahayyülünde bir canlandırayım diye zikrettim.

Küresel iklim değişikliğinde, küremizin ısınacağı garanti/ kesin.

Kara ve deniz yüzeyinden  daha fazla suyun buharlaşacağı ve daha fazla yağışlar oluşacağı da kesin.

Eskisi gibi rutin sıcaklıklar, rutin yağışlar, rutin rüzgar ve diğer döngüleri beklemek artık zor.

Bunun için, ülkemiz kara sahasına düşen her damla yağışı veya tatlı suyu iyi yönetmek gerekir.

Yüz milyona yaklaşan ülke nüfusumuzun, içme ve kullanma suyunu güvenli bir şekilde ulaştırmak zorundayız.

Ve bu nüfusumuzun gıda giyim, barınma gibi ihtiyaçlarını karşılamak için, ülke çifçimize suyu güvenli şekilde temin etmek durumundayız.

Bu nüfusumuzu istihdam etmek için,  sanayimize suyunu güvenli şekilde getirebilmeliyiz.  

Bunun için, Devlet Planlama Teşkilatı artık var mı bilmiyorum ama benzeri kurumların yeni stratejiler geliştirmesi gerekiyor.

İç Anadolu bölgemiz, dev bir plato.  Kayseri ve Konya gibi sanayi kentlerimizi de içinde barındırıyor. İklim değişikliğinde suya erişimi en zor  olcak bölgemiz.

Koskoca İç Anadolu'ya Kızılırmak yetersiz kalacak. Ki hatta, Kızılırmak’ın hayatta kalıp kalmayacağı bile meçhul.

Yazıyı derleyip toparlayalım derken, bağıntı bağıntıyı açacak.

Elimden geldiğince şöyle kısaltayım.

Fırat ve Dicle nehirlerimiz, bizim aortlarımızdı, önümüzdeki yıllarda daha da verimli kullanmak zorunda kalacağız.

Batıdaki sularımızı Antep'e verip,  gereksiz yere Fırat havzasını beslemek yerine,

ANTEP BAŞIMIZIN TACI AMA…
Elimizden geldiğince, Fırat’ın suyunu Antep'e, Barak ovasına, İslahiye- Antakya ovalarına, Hatta Adıyaman-Maraş ovalarına ve yerleşkelerine kaydırmak,

Ceyhan, Seyhan, Göksu gibi Güney sularımızın yüksek kotlarını İç Anadolu'ya ve Kızılırmak havzasına yönlendirmek gerek.

Gaziantep’in, en ucuzu,  en pratiği alıp, ülkenin diğer kentlerini mağdur etmek hevesine/ uyanıklığına "Dur" demek gerek.

Dünya beşten büyükse, 
Türkiye’de Antep'ten büyüktür.

Ulusal tatlı su yönetiminde, Antep'in hakkı, Fırat'ı  kente alıp, hem sanayisinde, hem içmede hem tarımda kullanmasıdır.

Serdar Bursalı hemşerime de konuyu hassas şekilde takip ettiği için K.Maraş adına ve Türkiye’nin tüm coğrafyası adına teşekkür ederim.

Antep başımızın tacı ama su ve hava insanlığın ortak ihtiyacı.