FERDİ Babanın da dediği gibi; “Serseri dediler gücenmedim, divane dediler gücenmedim, senin bu yaptıklarına çok içerledim"

Hayatın arabesk tarafı da, halk edebiyatı sınıfına girer zahar.

Bu hafta patronum, yoldaşım, kıymetli insan Yener Atlı’nın, "Dulkadiroğlu ve Onikişubat Belediye Baskanlarının Satranç Oyunu" başlıklı (https://www.marastimes.com/onikisubat-ve-dulkadiroglu-baskanlarinin-satranc-oyunu) yazısına değil de, yazıdaki "deve hikayesi"ne çok alındığım için, şöyle hafiften bir “şerh düşmek” niyetiyle yazıyorum.

Kimse burdan bir kavga çıkarmaya çalışmasın, avucunu yalar, peşin peşin söyleyeyim.

Merhum Dinçer Çekmez'in "Bu daha iyiymiş, (Şaban/ Kemal Sunal/ Şark Bülbülü) karşılık da veriyor. Bırakın bırakın" dediği gibi…

Yüreğimiz Yener Bey'in yanında.

“Dünyada çok az kalan” sevdiği şeylerden biri de mesleği. Severek yapıyor yazmayı ve gazeteciliği, gördüğüm kadarıyla.

Şimdi köşesinde yazan bir mazlumun da karşılık vermesi, Yener Bey'e de iyi gelir umudundayım.

Yazıyı iyi okursanız, patronun, “taraflardan birini yokladığı”nı farkederiz hemen.

KADIYA YALNIZ GİDEN GÜLEREK ÇIKAR!

KADI’YA yalnız giden gülerek çıkacağı için, Dulkadiroğlu cephesinden hikaye anlatan kimse çıkmamış gördüğüm kadarıyla.

Yani yazıda geçen "deve", iddia makamının.

Ayna görüntüsü mü, gerçek görüntü mü zamanla görürüz.

Dulkadiroğlu Belediye Başkan Yardımcısı, Fatih Yıldız bey, yakinen/ çok yakinen tanıdığım bir insan.

"Bertiz", "taşra", "kırsal", “spor”, "ekonomi”, “sanat"…

Dünya çapında bir insan Fatih Yıldız.

Uzun zaman "Bertizspor" başkanlığını yaptı.

Bertizspor ölümden döndü sayesinde.

Bertiz Vakfımızda başkan yardımcılığı ve diğer dönemlerde yöneticilik yaptı.

İş hayatındaki başarıları da cabası.

Son on yıla yakın bir süreçte, Bertiz’in markalaşması, şöhreti, prim yapması ve hatta "Bertiz lobisi" diye şehir bürokrasisi ve iş dünyasında taşranın sesinin duyulmasında, listemin en üstünde iki isim var; biri Bertiz Vakfı Başkanı Erdoğan Eryılmaz hocam,  diğeri de Fatih Yıldız başkanım.

İkisi de "emin” insanlar.  İmam hatip camiasının yüzakları.

Yakından tanıyorum ama sadece lafa ya da laflarına bakmıyorum.

Kendilerine emanet edilen 5 lirayla, 50 liralık iş çıkartıyorlar.

Onlarca defa şahit oldum.

Milletin hakkını veya sorumlu bulundukları kurum ya da kuruluşların hakkını yemiyorlar, yemezler, yedirmezler.

İnsan tanıma, insan ve insan kaynakları yònetimi gibi konularda bu iki isim "deha" çapında insanlar.

Allah kısmet ederse, Yener Bey'le Fatih Başkanımı birgün yakından tanıştırayım.

ÜST PERDEDEN BAKILIRSA ZORUMA GİDER

BÖYLE taşra kökenli, yüksek potansiyelli insanların bir Anadolu şehrinde, Dulkadiroğlu'nda yönetime tercih edilmeleri, kimi çevreleri rahatsız edebilir.

"Arabın arap olmayana takvadan başka bir üstünlüğü yoktur"

Şehirde güzel soyisimli olup da kendini deve aynasında gören, partisine veya bakanına gidip "Vahit abi, Vahit abi" gibi dert yanacak kapısı bulunan ZADE’lerin…

"Beni ateşten yarattın, onu topraktan, beni onun peşine bağlarsan hakkımı helal etmem" gibi zihniyetle…

Küçüknacar köyümüzden Mehmet’e (Akpınar), Yenipınar Köyümden Fatih’e üst perdeden bakılırsa zoruma gider.

AĞALAR, PAŞALAR, ZADELER!

ASKERDE veya okulda hep “sol” deriz.

Çünkü sağ tarafımız zaten iyidir.

Solu da geliştirip, sağlıklı bir bedene sahip olmamız gerekir. 

Şehrimizin, ağası paşası, zadesi zaten iyi durumda.

Sağlıklı bir kent için biraz da taşrayı / taşralıyı bileğinin, zihninin, potansiyelinin gerektirdiği yerlerde tercih etmek, daha sağlıklı ve adil olmaz mı?

İnsanların “deve aynası”nda kendini ne sandıklarından çok, realitede ne oldukları önemli.

Ferdi Baba’nın dediği gibi, 21. yy’da hâlâ tepeden bakmaların olabilmesine, "çok içerledim" ve şerh düştüm.

DİPNOT: “Çift taraflı, yararlanmalı"da, içerik üretiminde, gazetecilikte, fikirlerin halka arzında her iki tarafa, hatta okuyanı da sayarsak, tez + anti-tez =sentez formülüyle her tarafa faydalı olacağı düşüncesiyle, yazının başlığını, trafik kaza raporlarından esinlenerek yazdım.