O zamanlar facebook yoktu, buralar haggaten tarlaydı.
Bu küçük parselli, dağlık ve yamaç Bertiz tarlalarını, biçerin biçmesi imkansızdı. Zaten traktöre kayışla bağlanan patozu bulmak bile büyük bir nimetti.
Bu şartlarda ekinler kalabalık gruplar halinde, insan gücüyle, orakla biçilirdi.
Mevsim böyle bir mevsimmiş demek ki, Kemallı Yarıncı bölgesinde, dedemin ekinini biçenlerden biri de anam.
Hayal meyal hatırladığıma göre sanırım seksenlerin ortaları. Ben de anamın yanında küçük bir çocuğum.
Gün kuşluk vaktini geçerken, köyden eşeğe binili olarak dayım geldi.
"-Yaşıl'a gidiyormuş Mehmet Ali" dediler.
O zamanlar bilmesem de, Yaşıl'a giden yaya veya gölük (binek hayvanı) yollarından biri de Yarıncı'dan geçer. Kale Köyü'nden, Kırkgöz'den Engizek Hacbel’den aşarak Yaşıl'a varır.
Yaşıl'ın övgüsünü büyüklerimden o kadar duymuşum ki, tutturdum "- noolur dayımla Yaşıl 'a gideyim" diye.
Yenemediler beni. Bindim dayımın terkine. (eşeğin semerinde arka taraf)
Bİ ACAİP DÜNYA VARMIŞ
YOL uzun. 3-5 saat yolculuk sonrasında, ikindin olmadan Yaşıl'a vardık.
O çocuk gözümle, muazzam bir yer. Koş koşabildiğin kadar. Koccamaaan bir çayır. Akranım iki dayım daha burda.
Bambaşka bir dünya.
O güne kadar dünyayı Engizek ve Ahırdağı'nın arası, devamı yok bilirdim. Şimdi işler değişti. Engizek Dağı'nın arkasında bi acayip dünya varmış.
Dört tarafı dağlarla çevrili bir çayırlık.
Gün, göz açıp kapayıncaya kadar geçti.
(devamını en yakın zamanda yazayım inşallah)