Ilımlı birisin,

Sertlikten kaçınırsın,

Mülayimsin,

Müsamahalısın.

Gazetecilikteki tarzını bilirim Mehmet Yüzbaşıoğlu... “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dersin... Sana dokunsalar bile “üç maymu”nu oynar, bunu yapanlara “prim” tanırsın... Bu davranışın sana göre iyi, bana göre kötü... Sabrına şaşırmamak elde değil... Sosyal demokrat kimliğini tartışmam, tartıştırmam...

Dürüstlüğünü de öyle.

***

Bir yazı yazmışsın...

Daha doğrusu döşemişsin.

Kusura kalma kaçırmışım...

Arkadaşım aradı “oku” dedi...

“Yalakalık bizim işimiz değil” diye başladığın yorumunu 3- 4 kez okudum...

Sonuna kadar arkandayım... Yazdıklarının altına da imzamı atarım...

Fakat;

Bu üslubu kullanmakta geç kalmadın mı?

Ne değişti de değiştin?

Kahramanmaraş’ın lokomotif gazetesinin sahibisin... Ben bu gazeteye büyük emekler verdim... Ekmeğini yedim, suyunu içtim... Hatırlarsın... Bugün Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini yaptığım dönemde sana şunları söyledim: “Lay lay lom gazeteciliği yaparsak, bizi kimse okumaz, iplemez, ipine de takmaz... Vatandaşın sesi, nefesi, gözü ve kulağı, dalağı, yüreği, ciğeri olmak için, ETEK ile ETİK’i “tukaş” etmeyen gazetecilik yapmalıyız.”

Bana inandın, güvendin, karışmadın “ne biliyorsan onları yap” dedin

Ve biz o süreçte kadromuzu oluşturan arkadaşlarımla birlikte Kahramanmaraş tarihinin en cesur, en atak, en kararlı, en araştırmacı, en sağlam, en iyi duruş sergileyen gazetesini çıkardık...

Fırıldaklaşmadık,

“Farkındalık” oluşturduk,

Güven kazandık,

İnsanlar, “Bu gazete çok başka... Sıkıntılarımızı dinleyip, yanımızda, yardımlarımızda oluyorlar, mahalle ve köylerimizi ziyaret ederek, yaşadığımız sorunları paylaşıyorlar, cesur biçimde yazıyorlar... Bu gazete bizim gazetemiz... Bundan böyle bu gazetenin en sıkı okuyucuları olacağız dediler ve oldular... Yayın çizgimizdeki kararlı tutumumuzla abonelerimizi çoğalttık... Sabahın erken saatlerinde gazete satış yerlerine giden Kahramanmaraşlı, Bugün’ü sordu ve aldı... Alıştı buna, alıştırdı.

Bu başarıları BİZ anlayışı ile gerçekleştirirken, fincancı katırcılarını ürküttük, kuyruklarına bastık... Önce viyakladılar, sonra ciyakladılar...

Kuyruk acıları içinde feryat ederken yumuşak karnımızı buldular...

Oradan daldılar mevzuya ve mevzuata...

Yumuşak karnımız sendin Mehmet Yüzbaşıoğlu.

Soktular hançerlerini... Seni de bitirdiler, beni de, Bugün Gazetesi’ni de.

***

Salyalar akıtarak üzerimize dört koldan saldırmaya başladılar... Tek şartları bendim... “Canbolat sonunu getirecek... Gönder onu bizden ne dilersen dile” dediler... Yapmadın, ya-pa-ma-dın... Çünkü beni tanıyordun, yaptıklarımı görüyordun... Sana yakın olanlara danıştın... Onlar, “Canbolat’ı sakın ola gönderme... Tam tersi sahip çık” telkinlerinde bulundular... Ne zamana kadar? Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır’a “hodri meydan” çekene kadar... Hodri meydanı çeken bendim... Sebebi de “tekerlekli araziler” konusuydu...

Şimdi sıkı durun ve şu satırları iyi okuyun...

Vali Tanılır, Muz Cumhuriyeti’nde bile rastlanılmayan bir uygulamayı hayata geçirerek, basın ilan hakkımızı elimizden aldı... Bu uygulamaya itiraz ederek, Vali Tanılır’a ikinci kez “hodri meydan” çektim... Çünkü haklıydım, çünkü elimdeki belgeler “ben haberin tillahıyım” diye bağırıyordu... Bugün Gazetesi, bu yüzden çok büyük ölçekli zarar gördü... Tek sebep bendim... Kendimi yargıladım ve şu karara vardım, “Canbolat, Mehmet Yüzbaşıoğlu ve kader birliği yaptığın emekçi arkadaşların senin yüzünden zarar görüyor... Suyun ısındı çektir git...”

Pılımı, pırtımı, kendimi topladım, Adana’ya dönmek üzere terminalin yolunu tuttum... Bir süre sonra telefonum çaldı... Arayan Vali Tanılır’dı... Makamına çağırdı... Gittim... Bana şunları söyledi, “Bu memleket ve bu memleketin insanları için kazançsın... Gitmemen için ne yapmamı istersin? Seni Mehmet Yüzbaşıoğlu ile bir araya getirebilirim...”

Kabul etmedim, teşekkür ettim... Çektirip Adana’ya döndüm.

***

Değişmen gerektiğinin farkına varmana çok sevindim Mehmet Yüzbaşıoğlu... Sen benim kadim dostumsun, öyle de kalacaksın... Hiç tarzın olmayan üslup ile “Yalakalık bizim işimiz değil” diye kükremişsin... Helal olsun, böyle devam et.

Unutma ki, kükreyene ASLAN, Pısana SIÇAN derler.