Çeşitli kaynaklardan okuyup anlayabildiğim kadarı ile bizim “ekonomik zihniyetimiz ” Osmanlı ve cumhuriyet döneminde hep aynı şekilde sürüp gelmektedir.

Ortada hazinenin sahibi bir devlet ve bu hazineyi sarf eden siyasi bir irade hüküm sürmüştür.

Ortada bir tek hazine olduğu için, siyaset mücadelesi de hep bu hedefi elde etmek için “tek merkezli” olmuştur.

Hazineyi ele geçiren bütün siyasetin de sahibi olur. Hazinenin sahibine biat edilir.

Biat etmeyenler de hazine sahibi ve yandaşları tarafından yok edilir.

Para kapışma çılgınlığı, her dönemin kendi zenginlerini yaratması hiç değişmedi.

İktidarı ele geçiren herkes kendi yandaşlarını zenginleştirmek üzere politikalar uyguladılar. Yakın dönem siyasetini elinde bulunduranlar ise “dinci” olanları zenginleştiriyor. (Dindar demedim dikkat buyurunuz lütfen)

İşin ilginç yanı toplum da bunu kanıksamış durumda, ortada bir haksızlık olduğunu görmüyor veya fark etmiyor.

Aksine kendisine de bir gün fırsat gelir mi diye sırasını bekliyor.

En büyük siyasi rekabet “bu sistem değişsin üzerinden değil, hazinenin başına bizden biri gelsin” üzerinden yürüyor.

Toplum seçilecek vekillerin niteliğine değil, bizdenliğine bakıyor bu yüzden.

O zaman toplumsal ahlak da ne yazık ki bozulmaya ve hatta çürümeye başlıyor.

Adeta siyaset, kabile savaşları olarak değerlendiriliyor, iktidarı kazanan da kabilesiyle birlikte bütün memleketi yağmalama hakkını ele geçirdiğini zannediyor.

Beni asıl üzen nokta, iktidarı ele geçirmek isteyen bazı kesimler tarafından İslam dini siyasetçiler tarafından sömürülüyor.

Her türlü haksızlık, yanlışlık, yolsuzluk “rakiplere karşı savaşta” mübah Kabul ediliyor.

İşin o kadar cılkı çıkmış durumda ki “Çalıyorlar ama dinimizin iktidarda kalması için yapıyorlar” anlayışı dindarlık olarak kabul ediliyor bazı kesimlerce.

Bu insanlara göre Müslümanlar “kafire” karşı savaştalar ve bu savaşta her türlü ahlaksızlık mubah.

Bu anlayış yüzünden ileride samimi Müslümanların işinin çok daha zor olacağı şimdiden görülüyor.

Güzel ülkemize şöyle bir bakın; Şehirlerimiz, tarihi eserlerimiz , kültürümüz, ormanlarımız, topraklarımız, sularımız, derelerimiz, sahillerimiz... yağma ediliyor.

Her şeyi çığırından çıkartıp çılgınca bir açlıkla paraya çevirmeye uğraşıyorlar.

Paraya ve ranta endeksli çılgınlık günümüzde o kadar pervasız bir noktaya gelmiş durumda ki;

Madenlerde, mevsimlik işçilikte, inşaatlarda, tersanelerde yaşanan işçi ölümleri bile her şeyi paraya çevirmeye çalışan zihniyeti durdurmaya yetmiyor.

Hani "Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü" diyen bir anlayıştan geliyordunuz ?

Sufi' lerin "Bir hırka, bir lokma" felsefesini ne ara buharlaştırdınız ?

Hangi ara da "helal haram ver Allah'ım, bu kulun yer Allah'ım" demeyi öğrendiniz ?

Özellikle son zamanlarda Müslümanlar ahirette hiç hesap yokmuş gibi davranarak, maddeyi elde etmek için muameleye dikkat etmiyorlar.

Günümüzde maalesef, madde kutsallaştırılmış durumda.

Kızdığım asıl nokta ise, madde mücadelesi verirken sanki, din mücadelesi veriyormuş gibi poz kesmeleri.

Çok çok acı ama son dönemlerdeki yolsuzlukları yapanların çoğu Müslüman kimliklerini öne çıkaran insanlar. Onlara bu gerçekleri bile bile oy verenler de Müslüman. Yolsuzluklardan pay alanlar da Müslüman.

Bu kafa ile ahirette işimiz çok zor beyler, benden hatırlatması.

Tevbe kapısı açıkken, yol yakınken bu yanlıştan dönmenizi tavsiye ederim.