Yaşadığımız her gün mutlaka ki; mübarek…

Ancak çok özel günler var ki; lezzeti başka.

Manevi anlamda çok özel günler…

Miraç kandili devletimize ve milletimize hayırlar getirsin inşallah…

Bugün pek çok dostum belki Miraç üzerine anlam itibarı ile yazacaktır. Ama ben Miraç gecesinden istifade ederek, farklı bir konu üzerinde duracağım…

Bir tarafta fakir fukara insanlar öte yanda harcama çılgınlığında sınırı zorlayanlar.

Kimse servet düşmanı değil. Yanlış anlaşılmasın…

Ancak zekât konusu ihmal edildikçe, sadaka ihmal edildikçe de uçurum derinleşiyor…

Ramazan ayı yaklaşıyor. Kameralar önünde olmayan yardımlar, kamera önündekinden daha kıymetli mutlaka. “Sağ elin verdiğini sol el görmemeli,” muhtaç olanı rencide etmeden verilen yardım, mutlaka kibirden uzak olandır.

Yardım reklamı; kibir kokusudur.

Allah kibirli insanı sevmediğini yüce kitabımız Kur’an da şiddetle buyurmuştur.

Ben bu yazıyı din âlimi olarak yazmıyorum…

Böyle bir kimliğim yok…

Ancak biz “elhamdülillah Müslümanım” diyen insanlar olarak; yüce kitabımızı okumak, kavramak, anlamak zorundayız…

Arapçasını bilen çok insanımız var. Dileriz bu sayı anlayanlar olarak da artsın…

“Rehberimiz Kur’an” diyoruz…

Anlamını bilmediğimiz halde nasıl rehberimiz olacak?

Anlamını kavradığımız zaman, yüce Rabbimizin bazı ayetlerin sonunda “………. Vay onların haline” uyarısını ancak anlayacağız ya da “cehennemin yakıtı olan taşlar” olmanın ne anlama geldiğini.

Bu özel günler de en güzel hediyenin Kur’an meali olacağını unutmamak gerek. Çünkü bir harf öğretene kırk yıl köle olunuyorsa; Kur’an anlamı itibarıyla öğrenildiğinde kaç yüz yıl köle olunmalı?

Kölelik dinimiz de yasak olduğuna göre, konunun önemi açısından kullanılan bu ifadeyi de o mana da algılamak lazım…

Kendi fakirini unutmamalı insan. Başkalarına yardıma koşabiliriz ama öncelikler var. Akraba, komşu, mahalleli, kendi şehrimiz, vatan geneli tabii ki sonra da komşu ülkeler, ardından tüm dünya…

Arada atladıklarım varsa, lütfen onları da ekleyiniz. Ama bu bir düzen, sıra takibin de olacaksa; bakmakla mükellef olduklarımızdan sonrasını takip etmek zorundayız.

Kazanç sizi doyurmuşsa fazlası zarar getirmez. Kimse kimsenin kazanç ve malının, mülkünün çetelesi derdinde değil. Ancak kefen cepli olarak hazırlanmıyor…

Zekât vermesi gerekenler tarafından hakkı ile layık olanlara dağıtılırsa; bu milletin yaralarının sarılacağı inkâr edilmez bir gerçektir…

Dualarınızın ve hayırlarınızın kabulü dileği ile nice hayırlı kandiller diliyorum…