Dünyanın nadir bölgelerindendir bu bölge...

Bu bölge; çok sayıda hava taşıtı ve deniz taşıtının kaybolduğu bir yer.

Bu bölge yıllardır uykuda…

Uzun yıllardır bu alan da olayların olmayışı; “acaba bir gizem yaratıldı da deneyler mi yaptı birileri?” dedirtiyor insana…

İnsanın kendisi de aslında modüler anlamda; dünya değil mi?

Beyin, kalp, bedenin kendisi (nefsin hakim olduğu kıyafet) de bir üçlü ya da üçgen değil mi?

Zaman zaman burada da bir şeyler kaybolmuyor mu?

Hem de aynen o bölgenin adı gibi Şeytanın tuzaklarıyla, dürtmeleriyle…

Mesela; maddi çıkarlar karşımıza geliyor ve nefsimizle bir mücadeleye giriyoruz. Kazananlar, bu girdaptan kurtuluyor. İmtihanı kazanıyorlar. Kaybedenler ise; “vay haline” grubuna katılıyor…

Karşımıza çıkan düşkünlere tavrımız da bizi kazananlara katıyor ya da “vay haline” grubuna uğurluyor…

Aynı şekilde; büyüklerimize tavrımız, itaatsizlik ya da saygı ile kabullenişimiz…

Basit olaylar için kırk yıllık emeğin ürünü olan dostlukları muhafaza edişimiz ya da umursamazlık ile yok edip; kaybedişimiz…

İnsan, tamamı ile Şeytanın iştigal konusuna girmiyor mu?

“Bugün Allah için ne yaptım?”

“Bugün şeytanı hangi davranışlarımla mutlu ettim?”

“Bermuda Şeytan üçgeni” hayatımızın her bölümünde mevcut değil mi?

Kalbimizi, beynimizi, ruhumuzun elbisesi olan bu bedeni, Şeytanın üçgeni olmaktan çıkartmak gerekiyor. O halde Alim olan yüce Allah’ın kalplerde gizleneni bilmesinden utanarak, dinlerin en yücesi olan İslam dininin gerçek emirlerine uymak gerek…

Eğmeden.

Bükmeden.

Yontmadan…

Şeytanın üçgeni ya da üçgenin şeytanı olmadan…

Adalet ile yaşayarak ve adil davranarak.

Elimize, dilimize, ve belimize hakim olarak.

Haklılara sahip çıkarak.

Çalışkan yaşayıp; bedenimizin hakkını vererek.

Emeksiz kazançlara gözümüz ve gönlümüz kaymadan, hatta kabul etmeden…

Haksız yaşayanları, adaletsiz davrananları desteklemek onlara ortak olmak demektir.

Nemrut ruhlu ve Firavun ruhlu insanlara dost olup, desteklemek; haksızlığın yanında olmak demektir.

Kul hakkını kendisine hak sayanlara dost olmak, ahiretimize odunla gitmek demektir

Çevremizi bu tür insanlardan arındırmak bile bir ibadet gibi yapılmalı. Çünkü yüce Dinimiz bunları yasaklıyor…

Bir insanın hangi şartlar altında yalan söyleyebileceğine dinimizin gösterdiği hoşgörüyü bildiğimiz halde, her gün içinde defalarca yalan söylediği ispatlanmış insanlara yalancı diyememek ve onlara dost olmak, desteklemek de; çok tehlikeli…

Elbiseler bir gün çürüyecek. Kalp ve beyin Şeytanın yandaşı olmuşsa; ruh ahirette neler yaşayacak?

Bugün düne göre geç olabilir. Ama bugün yarına göre çok çok erkendir.

Kalp, beyin ve ruhumuzun elbisesini mutlaka bir an önce Şeytanın tuzaklarından, Şeytanın kölesi olduğundan şüphe dahi ettiğimiz insanların girdabından kurtarmak da ibadettir…

Hiç birimiz yarın BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ olmayalım.

Biz de çok şey kaybolur…

Ahiret için çok fırsatı kaybetmiş oluruz…

Allah kaybedenlerden etmesin bizleri…

Allah hidayet nasip etsin ki; ne şeytana üçgen olalım, ne de üçgenlerin şeytanı Allah muhafaza…