Günün geçer akçesi ne olursa olsun tüketimin aracısı o’dur.

İnsan mal takası ile başlamış ilk alışverişe.

Günümüze kadar da değişik şekiller de hayatımızdaki yerini bulmuş…

Mal satın almak yanında bazen haddini aşmış, şeytani insanların elinde; insan satın almış…

Kim açgözlü ise; mutlak nefsi aracılığı ile şeytanın tuzağına düşmüş.

Şeytan ise; bu tuzağı, yine bizim gibi insan olanları kullanarak kurmuş.

Yani insan; insana sıcak bir ortam da, yine sıcak yüzlü parayı kullanarak, sıcak bir ortama (cehennem) adım atmak üzere tuzak kurmuş.

“Hayır” kelimesi şeytanı en mutsuz eden kelime…

Üç kişi aç iken mutlaka doyacaktır. Ancak orta da var olan bir ekmek olsa, şeytan mutlaka üç kişinin de nefsine hükmetmeye çalışacaktır. Her birisi mutlaka bir lokma fazla yeme derdine düşecektir. Oysa “erdem”; kalana razı olmaktır. Çünkü çokluk ve bereket ondadır.

Yüce Allah insanı mahlûkat içerisinde en akıllı olarak yaratmıştır…

Akıl bazen imana götürür, bazen şeytanın dürtüklemelerine…

Satın alınan her şey değerinden kaybeder aslında. Çünkü bedel biçilmiş demektir.

Bedeli üzerinde yazan her şey ise, mutlaka birisinin satın alma gücüyle satın alına bilendir.

Nadir bulunan her şey kıymeti yüksek olandır.

Oysa “hayır”, “yok”, “olmaz” denilen her şey kıymeti yükselten tavırlar sonucudur. Bu durumda kıymet mutlaka artar…

Yüce Allah; iman ile yaşayan, hatalarından pişman olanları mutlaka affediyor. Pişman olan kulları şeytan sevmiyor…

İnsan; kendisi ve fiziki varlığı, gerekse maneviyatı ile satın alınamayacak kadar değerli…

“Herkesin bedeli vardır” sözü, şeytan işidir. İnsan bedeli olmayan bir kaynak ve karşılıktır…

Elektrik, telefon, nükleer enerji vs. gibi çok önemsediğimiz ve hayatımızın vazgeçilmezleri olan her şey de kıymeti biçilen insan tarafından bulunmuştur. Bulan kişinin bedenen hiç birimiz den farkı olmamasına rağmen, keşifleri sonucu ortaya çıkan değerlerin kıymeti çok yüksektir. Birileri bu insanların keşiflerini gizlemeleri için, onları satın almaya kalksalardı ne kadar öderlerdi acaba? Bu mucitler satın alınsaydı; biz neler den mahrum olurduk acaba?...

Satın alınmanın şekilleri çok farklıdır. Maaşlı çalışmak dışında, mal satmak dışında, bir para alarak, maddi karşılık ya da yardım adı altında alınanla, emek sarf etmeden çıkar sağlıyorsak; ne yapmış oluyoruz?

Bunları ihtiyaçlarımız için yaptığımız gerekçesine ne kadar inanabiliriz?

Şeytan; yanlışlıklar için satın alanları ve nefsine yenilerek satılanları sever…

Para haysiyet ve şerefi satın alamaz. Ancak haysiyet, şeref her zaman para kazandırır…

Bu sözü ilk söylediğim günden beri çok seviyorum.

Çünkü bana ait bir söz. Yani benzerleri olmasına rağmen bu haliyle bana ait…

Ama tüm insanlara yakışan bir söz…

Bedelini biçmediğiniz ve kimseye de biçme hakkı vermediğiniz, kişilik, beden ve imanınızla yaşamak kadar şerefli bir hayat olamaz.

Bu inanç, bu davranış biçimi ile kısa vade de kaybetmiş olsak bile, uzun vade de çok büyük kazançlar sağlar. Maddi, manevi, vicdani huzur anlamında…

Allah bu huzurdan bizleri uzak etmesin.

Allah bu tür davranışı seviyor. Şeytan ise; aksine davranış da bayram ediyor…

Allah hepimize hidayet nasip etsin.

Görünenin ardındaki görünmeyenleri görmeyi nasip etsin…

Şeytanın en büyük aracısı ve silahı olan paraya karşı da nefsimize hakimiyet nasip etsin…

Para olmazsa olmazımız. Ancak taptığımız olmamalı.

İnsanları, dostları, aileyi, komşuyu, Vatanı satmamıza sebep olmamalı…

Şeytan;

Bazen paradadır.

Bazen kılık kıyafettedir.

Bazen arabadadır.

Bazen konuttadır.

Bazen dostluk da ya da düşmanlıktadır…

Bazen toklukta, bazen açlıktadır…

“Ya Rabbim şeytanın dürtüklemelerinden ve insan kılığındaki şeytanlardan sana sığınırız”

Regaip kandili İslam Alemi, Milletimiz ve Devletimiz için hayırlara vesile olsun…