Seçim Kuruluna siyasi partilerin aday listelerini sunmalarının ardından, üç aydan beri süren siyaset muhabbetlerinin yönü değişti.
Ak Parti listesini görünce herkes gibi ben de şaşkınlık yaşadım. Aylardan beri kamuoyunun dilinde mutlaka aday olur diye düşünülen bazı adayların açıklanmaması halk üzerinde şok etkisi yaptı desem yanlış olmaz.
Ak partili adayların içerisinde aday gösterildiği takdirde gerçekten güzel işlere imza atacak değerli adayların tercih edilmemesine samimi olarak ben de üzüldüm. İşin duygusal boyutunu bir kenara bırakarak değerlendirme yaptığım zaman Türkiye’de siyasetinin son dönemlerinde Milletvekillerinin Genel Başkan emri dışında hareket edemedikleri aklıma geldi. Maalesef seçmen tarafından değil de lideri tarafından seçilen ve “seçtiklerimize sandıkta oy verin” denilen, sözde demokratik seçimler sayesinde, halkın sesine kulak tıkamak Türk siyasetinde olağan hale geldi.
Bu seçim döneminde 67 ilde ön seçim yapan CHP’nin tutumunu takdir etmek gerek.
Kendi arkadaş çevremde tuttuğum nabza göre, bu dönem Kahramanmaraş’tan Ak Parti 5, MHP 2 ve CHP 1 milletvekili çıkaracak gibi görünüyor.
Bu yazdıklarımı üç aşağı beş yukarı herkes kabullenmiş gibi görünüyor.
Tüm adaylara ve şehrimize hayırlı olsun temennisiyle, dikkatinizi başka bir noktaya çekmek istiyorum.
Hükümete ve hükümet yanlısı medya ya göre; ekonomik durumumuz yıllardan beri hep iyiye doğru gidiyor. Fakat ne hikmetse gerçek piyasa şartlarında orta ve alt gelir grubundaki Vatandaşın ekonomik durumu ciddi ciddi geriye gitmiş görünüyor. Pazar günü ana haber bültenlerine yansıyan bir haberde 3 milyon kişinin kredi borcunu ödeyemediği için takibe düştüğünü, 9 milyon kişinin ise kredi kartı borçlarının asgari borç tutarından fazlasını ödeyemediğinden bahsediliyor.
Toplamda borç batağında 12 milyon kişinin olduğu ortamda, aileleri ile birlikte tahminen 40 – 45 milyon vatandaşın geçim sıkıntısı çektiğini söylemek yanlış olmaz. Geçim sıkıntısı çeken geniş halk kitlesinin karşısına, bu yıl çarşı pazardaki sebze meyve fiyatlarındaki fahiş fiyat etiketleri de çıkınca geçinmek daha da zor hale geliyor.
Bu yazıyı yazmadan önce, çarşı pazardaki fiyatlara şöyle bir göz gezdirdim.
Patatesin 4 lira diğer her türlü sebze ve meyvenin 5-6-7 liralık etiketlerle arzı endam ettiği bir ortamda, et fiyatının kırk liraya yaklaştığı bugünlerde Tarım Bakanlığının ülkede yıllardan beri uyguladığı yanlış politikalara selam gönderiyorum.
Hepimizin dilinde bir zamanlar sakız gibi tekrar edilen kendi kendini besleyen dünyanın yedi ülkesinden birisiyken, 2014 yılında 5 milyar 600 milyon dolarlık gıda ithalatı yaparak kendi rekorumuzu kırdık.
Bu topraklarda tarih boyu yetişen pek çok kalem gıdayı, ithal eder hale geldik.
Tohumculuk kanunu sayesinde yerli tohumlarımızın neredeyse tamamını kaybettik.
Çöl memleketi İsrail den geçen yıl 170 milyon dolarlık tohum ithal ettiğimiz bilgisini de paylaşmadan geçemeyeceğim.
Bütün bu bilgiler ışığında, bu gidişatın yanlış olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ, BENDEN ÂCİZANE HATIRLATMASI
Sanal olarak kâğıt üzerinde artan başarılar yarın bir gün karnımızı doyurmayacaktır.
Seçilecek milletvekillerinden benim beklentim bu acı tabloya karşı tedbir almalarıdır.
Bu seçim döneminde halk ile bir araya gelecek adaylardan; tüm dünyada gıda fiyatlarının düştüğü bir ortamda, “ülkemizdeki yüksek gıda fiyatlarını düşürmek için neler yapacaklarının” sorgulanması gerektiğini, seçimden sonra soru soracak muhatap bulamayacağımızı peşinen hatırlatıyorum.
Makul mantıklı cevap verecek adayların desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Halkın geçim sıkıntısı çektiği bir ortamda A ya da B kişisinin aday yapılmış olduğunun çok da önemli olmadığını da söylemekte yarar görüyorum. Fakat ne hikmetse insanlar dört yılda bir, beş dakika konuşma fırsatı buldukları adaylara dertlerini anlatmak yerine, methiyeler dizerek, oğlana kıza ileride iş isteriz mantığıyla dert anlatmaktan kaçındığını da gözlemlediğimi buradan ifade ediyorum.
Ey Vatandaş şurada seçime 55 gün kaldı. Bir bakmışsınız seçim günü gelip çatmış olur.
Siyasetin magazin kısmını konuştuğunuz günler geride kalır.
Tüm hemşerilerimden ricam, parti ya da kişi taassubu ile değil, somut olaylar ve kendi yaşam şartlarınıza bakarak tercih yapmalısınız.
Ak Parti döneminde gelişen, büyüyen şehirlerarasına, bu şehrin neden giremediğini sorgulamalıyız.
Bunu başaramaz isek, gelişeceğiz diye daha çok bekleriz. Bekleriz de Kahramanmaraş olarak 12 koca yılı kaybettiğimiz gibi, bir dört yıl daha kaybederiz. Hepimiz şapkamızı önümüze alıp düşünmeliyiz.
Yoksa; Son pişmanlık fayda etmez, benden acizane hatırlatması…
Kalın sağlıcakla.