YILLARDIR dönüp dolaşıp yazarım, “Bu memlekete uzman bir kent kaptanı gerek” diye…

Pek tabii ikinci kaptanı da, makinisti de, çarkçıbaşısı da, tayfası da, miçosu da gerek ama hepsinden önce gemiyi tanıyan, uçsuz bucaksız ufukları iyi görebilen bir kent kaptanına ihtiyacımız var.

Yıkmaya değil, yapmaya gelen, gemiyi limana ulaştıran bir kaptan bizim ihtiyacımız…

Sosyal medya da önemli ama biz, sosyal medyada 70 model bayatlamış esprilerle “günü kurtaran miço ölçeğinde kaptan”a değil, kaptan gibi kaptana hasretiz şu anda…

Bu memleket şu anda bir belediye fen işleri çavuşu gibi “şu benim adamım, şu şunun adamı” diye ucuzluklarla uğraşan kaptana değil, topyekûn personelini kucaklayan, onlara “biz bir aileyiz” duygusunu verebilecek kaptana hasret…

Bakın burası hâlâ kozmopolitleşmemiş bir kent.

Tanışmasa da çok insan birbirini tanır.

Biz şu anda bu kentin insanını tanıyan, bilen onlara tepeden bakmayan, “kibrinden sıyrılmış bir kent kaptanı” arıyoruz.

HERKES KÖTÜ BİR SEN Mİ İYİSİN?

BAŞTA muhtarlar olmak üzere, memlekette Tenekeci Kemâl Abiye de, Sanayideki lokantacı Ali Önyurt Ustaya da saygıyla bakabilen bir kent kaptanına ihtiyacımız var.

Muhtarla kavga et…

İlçe Belediye Başkanları ile çatışmaya gir…

Gazeteci ile problemin hiç bitmesin…

Dernek Başkanını fırçala…

Makama gelen vatandaşı azarla…

Belediyede iş bilen bürokratı aşağıla…

Demezler mi adama “Herkes kötü bir sen mi iyisin?” diye!

Bu kenti, “üzerinde mutabık kalınmış değerler”e göre şekillendirecek, ergen çocuk triplerinden arınmış bir kaptanı istiyoruz.