AK PARTİ MARAŞ’TA SİYASETE NE KATTI?

ZAMAN zaman okurlardan, “Mahir Ünal konusunda ne kadar da çok yazı yazıyorsun” eleştirilerine maruz kalsam da, enteresandır yine de ne zaman Mahir Ünal konusu yazsam yazım tıklanma rekoru kırıyor, diğer yazdığım bütün yazıları en az ikiye katlıyor.

Neden böyle bir girizgâh yaptım?

Şunun için: Önceki gün benim can dostum eski Ak Parti İl Başkan Yardımcısı Mehmet Beşen (sigortacı) aradı. Önce telefonla sohbet ettik, baktık konumuz uzuyor telefonu kapatıp ofisine yanına gittim.

Genelde neredeyse hem işdünyası hem de siyaset çevreleri çok iyi tanır ancak bizi Maraş dışından takip eden okurlar için Beşen’i kısaca tanıtalım.

Bir kere her şeyden önce en büyük özelliği humanist bir insandır. Tıpkı Yunus’un sevdiği gibi sever insanları. Yani “yaratılanı sever, yaratandan ötürü…” Maraş deyimiyle “Şeri şimen eder”, kendisi neyse de bir başkasının diğer insanla küs kalmasına hiç tahammül edemez, küsleri barıştırmayı adeta kendine misyon olarak seçer.

İnanılmaz derecede Başbakan Erdoğan’a ve partisine bağlıdır ve her ortamda da şu an yönetim kademelerinde olmasa da parti propagandasını müthiş bir şekilde yapar. Ancak buna rağmen Beşen’i tanıdığım bir çok CHP’li de MHP’li de çok sever, girdiği her ortamda da inanılmaz itibar görür.

Örneğin seçim döneminde resmi bir görevi olmamasına rağmen sanırsınız ki, partisinin propaganda birimi başkanıymışçasına kendini görevli sayarak seçim çalışması yapar.

Başbakan Erdoğan’ın, 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde ülkeye verilen Allahın en büyük lütfu olduğunu savunur.

Konusu şuydu Mehmet Beşen’in: “Siyasette kalite ve kaliteli siyasetçiye destek olma…”

Başta bu sütunların yazarı olmak üzere bazı arkadaşlarımın zaman zaman yazdığı Mahir Ünal konulu yazılar için “Bu memleketi seviyorsanız, onu yürüdüğü yolda iştahını kaçıracak, tökezletip soğutacak yazılar yazmayın” diyerek üzüntüsünü dile getiriyordu.

Beşen, eski dönemlerde siyaset müessesesinin ne kadar ayaklar altına alındığından dem vurarak, şimdi başta bir Mahir Ünal gibi akademisyen bir siyasetçi olmak üzere diğer vekillerimizin de kariyerlerine bakıldığında, kent olarak gurur verici bir tablo ortaya çıktığını savunuyor.

Yani kısaca Ak Parti döneminde ve özellikle bu dönemde Kahramanmaraş siyasetinde kalite çıtasının çok yükseklere çıktığını anlatıyor.

BEŞEN bunları anlatınca sanki suçluluk duygusuna kapıldık gibi… Acaba tabiri caizse biz yürüyen atın başına mı vuruyorduk.

Hayır aslında bizde özellikle bu dönemde siyaset kalitesinin arttığı görüşünü savunuyoruz ancak biraz yerel medya kimliğimizle ve biraz da gazeteci refleksiyle kentimize hizmeti daha fazla alabilmek için belki de zaman zaman kantarın topuzunu kaçırabiliyoruz.

Beşen’in, özellikle Mahir Ünal konusunda söylediklerinin altına imzamı atarım.

Yine devamla diyor ki Beşen: “Siyasetçinin kalitesi, sadece eğitim ve diploma ile ölçülebilecek bir şey değil. Biraz da Allah vergisi bir olay bu. Mahir Bey de iki kimlik birden yani hem akademisyen kimlik, hem de kaliteli siyasetçi kimliği bir arada…”

Haklı Beşen ancak; Kalite düşüklüğünde, çağın getirdiği ilgisizleşmenin yanı sıra politikacıların ve siyasi partilerin de bire bir payı yok mu?

Siyasi partiler bazen biraz da mecburi olarak bazen de parti içi dengeleri gözeterek, adaylarda kişilikten ve siyasi donanımdan çok, farklı özellikler arıyorlar. Bunu yaparken çoğu kez siyasi donanım ve kaliteyi de ihmal edebiliyorlar.

Neticeye gelecek olursak…

Ak Parti kalite çıtasını yükseltince artık bundan sonra bu durum muhalefet partilerine de yansıyacak ve onlarda kalifiye aday arayışına girecektir.

Evet Mehmet Beşen haklı. Hizmet anlamında ekstra beklentilerimiz olur ama şu bir gerçektir ki, Kahramanmaraş’ta siyasetin çıtası yükselmiştir.

Beşen’in son sözü ve ilgililerden, yetkililerden isteği şu oldu: “Önümüzde bir yerel seçim var. Adayımız her kim olursa olsun baş tacı yapıp onu hepimiz sahiplenmeliyiz. Bir partili olarak teşkilatımdan tek isteğim var! Tıpkı Hz. Mevlana’nın da dediği gibi, ‘Dün dün de kaldı cancağızım, bugün yepyeni şeyler söylemek gerek’ misali herkes kucaklansın, birlik beraberlik içerisinde eğer varsa küskünlükler kırgınlıklar bir kenara bırakılarak elele verilsin, herkes bu partiye kazandırılsın…”

Bu sesi duyan var mı?