EKONOMİ
SİYASET
SPOR
BÜYÜKŞEHİR
ONİKİŞUBAT
DULKADİROĞLU
EĞİTİM
SAĞLIK
İŞ DÜNYASI
SİVİL TOPLUM
ASAYİŞ VE GÜVENLİK
ULUSAL HABERLER
KÜLTÜR&SANAT
GÜNCEL
İLÇE HABERLERİ
SOSYAL YAŞAM
Tarih : 26 Nisan 2024 Cuma   Saat : 01:26:04
   
   23.11.2014 - 15:14:30
  HASIL-I KELAM

SIDDIK S. ALTUNBAŞ
ssaltunbas@gmail.com
DOKU UYUŞMAZLIĞI

Yok yok… Artık iyiden iyiye emin olmaya başladım. İnsanoğlu iyice “n’oldum delisi” oldu. Aklı ve bilgisi ile ortaya koyduğu bazı şeyleri öyle hesapsız kullanıyor ki kaygılanmamak elde değil. Hani bazı hallerde çok güzel ve faydalı bir araç ya da imkan, ehil olmayan birinin eline geçer de heba olur gider hatta istenmeyen sonuçlara yol açar ya, bizde aynen o duruma düştük. Neden sözettiğimi resimlerini eklediğim iki örnek üzerinden konuşalım..

Beton-1İlk olarak, Maraş’ın kuzeyden ovaya doğru kısmi manzarasını gösteren şu resme bakalım.. Resmin üst yarısında, şehrin güneyine doğru, ileride hasat mevsiminde altın sarısına dönecek olan yemyeşil ovayı, ufku sarmalayan dağ silsilesini, tepeleri, resimde tam seçilmese de o yeşil teni besleyip canlı tutan nehirleri ile insanın içini ferahlatan bir manzara görüyoruz. Hemen altında camiden beriye doğru, o canım tabiatla yaptığı meydan muharebesinin son taarruzuna hazırlanırken tahkimatlarını gözden geçirdiği hissi veren betonize birlikleri görüyoruz. Cami silueti de bu can sıkıcı ve geleceğe dair umutlarımızı karartan berbat manzarayı telafi etmeye yetmiyor.

Beton-2Gelelim ikinci resime.. Bu da dışarıdan bir örnek ve bunun da bizimkinden kalır yanı yok. Yemyeşil ve munis bir tabiat parçası üzerinde betonun hegemonyası bütün gaddarlığı ile meydanda. Belli ki burada işgal yeni başlamış. Aralara serpiştirilmiş, tabiata verilmiş “sus payı” gibi duran bir avuç ‘az katlı’ yapıyı saymazsak burada da ufuk çizgisinin, ‘gökyüzünün eteklerinin betona değdiği yer’ şeklinde tarif edilmesi çok sürmeyecek gibi. Yakın gelecekte bir büyük meydan muharebesinin de burada yaşanması kaçınılmaz görünüyor.

Betonlaşmayı kılıfına uydurduğumuzu zannedip şehirleşme veya kentleşme olarak kendimize satmış olsak bile, şekilde görüldüğü gibi mızrak çuvala sığmıyor ve olanca arsızlığıyla sırıtıyor. Hani, “pişmiş kelle gibi sırıtmak” tabiri vardır ya, tam da öyle sırıtıyor. Evvela betonun fütursuzca kullanımının doğurduğu ve açık bir ‘doku uyuşmazlığı’nı işaret eden bu ‘kerîhil-manzar’ vaziyeti bir kabul edelim. Ondan sonra da bu gidişi nasıl durdurur ve iyiye/güzele doğru tebdil ederiz, onun çarelerini düşünmeye başlayalım..

Betonun ve onunla birlikte geliştirilen katkı malzemelerinin inşaatta çığır açtığı ve hayal bile edilemeyen yapıların inşasını kolaylaştırdığı muhakkak. Fakat bu fiili durumu değerlendirirken meselenin başka hiçbir boyutunu görmeyecek miyiz? Bu imkanı Allah ne verdiyse son haddine kadar zorlamaktan başka bir ölçümüz olmayacak mı?

Yapılaşmada dikine büyümenin yani olur olmaz her yere yüksek, daha yüksek, daha da yüksek binalar dikme yarışına, yüksek makamlardan duyulan bir-iki münferit sitem dışında gür sesli bir itiraz duyulmuyor. Haliç’te ve Zeytinburnu’nda bazı yapıların konumları itibariyle gündeme taşıdığı siluet tartışmalarının da bu açıdan yeterli olduğunu düşünmüyorum.

Bana kalırsa, daha temel bir sorunumuz var; ne yaparsak yapalım beton, çimento ve bunların türevleri olan malzemelerin tabiatla belirgin bir “doku uyuşmazlığı” var. Yapı yükseklikleri birkaç katla sınırlı iken bu uyuşmazlık nisbeten makul bir seviyede kalabiliyor ve belki bir takım mimari oyunlarla ve çevre düzenlemesi ile kısmen şirinleşebiliyor da.. Ama yapılar hacim ve yükseklik itibariyle tevazu sınırını aşıp azmanlaşmaya başlayınca kontrolden çıkıyor ve binaları tabiatın somurtmasını engelleyecek bir çehreye büründürmenin imkanı ne yazık ki kalmıyor.

O halde öncelikle betonun baştan çıkarıcı cazibesi ve yükseklik tutkusunun başımızda estirdiği reziLans rüzgarlarının sersemliği ile dûçar olduğumuz “n’oldum delisi olma hali”ni bir üstümüzden atalım. Betonu ve diğer tamamlayıcı unsurlarını kullanacaksak bile buna bir sınır ve ölçü koyalım. Daha da önemlisi yapı tekniğinde, tabiatla en ufak bir doku uyuşmazlığına sebebiyet vermeyen taşı, ahşabı ve diğer malzemeleri yeniden keşfedelim, gerekirse yeniden yorumlayalım.

Aksi takdirde şunu bilelim ki bu hortlakların her gün, her dakika pişmiş kelle gibi sırıtmasına tabiat sessiz kalıyorsa, bu sessizlik insanoğluna görgüsüzlüğünün ve aymazlığının bedelini hazırlama meşguliyetindendir.

Yoksa da; şehirler yaşanmaz hale geldi/geliyor v.s. diye bağırmayalım!.

Ah bunu bir halledebilsek.. Belki o zaman insana huzurlu bir ev/yuva, sağlıklı barınak olsun diye yaptığımız beton kutuların insanın tabiatıyla ne kadar imtizacı olduğunu ve beklediğimiz amaca ne kadar hizmet ettiğini tartışmaya sıra gelecektir..

SIDDIK S. ALTUNBAŞ
 Yorum Yaz    Tüm Yorumları Oku    Arkadaşına Gönder
 OKUYUCU YORUMLARI





Henüz Yorum Eklenmemiştir !

 Yazarın Son 20 Yazısı
 ÇAPSIZ ADAMLARLA BU MİLLETE "YAZIK" EDİYORLAR!
 MARAŞLI’NIN HAMÂSET CİLALAMAYA İHTİYACI VAR!
 MÜSLÜMAN YILBAŞI KUTLAR MI?
 ZEMİN KAYMASI!
 NE OLACAK BU MARAŞ'IN HALİ?
 SEÇİM SATH-I MÂİLİ
 GEZEN TAVUK
 KRİZLERİMİZ VE BİZ VE GELECEĞİMİZ
 15 TEMMUZ (MİLLET) DESTÂNI
 ETTEKRÂRÜ AHSEN
 ZORLU SEÇİMDİ
 İNSANDAN İNSANA ANLAMA ÜZERİNE BİR DENEME
 ATINI NALLADI FELEK!
 MARAŞ’A BİR DEMİRYOLU SEYAHATİNİN ARDINDAN
 KAHRAMANMARAŞ DONDURMA FESTİVALİ VE MADO MESELESİ
 BAYRAM VE KURBAN
 ‘BİZİM KURNAZ’ İÇİMİZDEN BİRİSİDİR!
 İSTANBUL’A DAMGA VURAN BİR MARAŞLI
 16 NİSAN SONRASI ÖNGÖRÜLERİM
 16 NİSAN; DEĞİŞECEKLER VE DEĞİŞMEYECEKLER
 

ANASAYFA | EKONOMİ | SİYASET | SPOR | BÜYÜKŞEHİR | ONİKİŞUBAT | DULKADİROĞLU | EĞİTİM | SAĞLIK | İŞ DÜNYASI | SİVİL TOPLUM | ASAYİŞ VE GÜVENLİK | ULUSAL HABERLER | KÜLTÜR&SANAT | GÜNCEL | İLÇE HABERLERİ | SOSYAL YAŞAM | K?NYE | ?LET???M

Copyright ©2005 - 2011 Maraş Times Haber Portalı
Rolex Replica Watches Rolex Datejust Replica Watches Rolex Daytona Replica Watches Rolex Submariner Replica Watches Rolex GMT-Master II Replica Richard Mille Replica Watches Rolex Replica Watches Rolex Air King Replica Watches Rolex Cellini Replica Watches Rolex Submariner Replica Watches Rolex Replica Watches