EKONOMİ
SİYASET
SPOR
BÜYÜKŞEHİR
ONİKİŞUBAT
DULKADİROĞLU
EĞİTİM
SAĞLIK
İŞ DÜNYASI
SİVİL TOPLUM
ASAYİŞ VE GÜVENLİK
ULUSAL HABERLER
KÜLTÜR&SANAT
GÜNCEL
İLÇE HABERLERİ
SOSYAL YAŞAM
Tarih : 16 Nisan 2024 Salı   Saat : 13:03:14
   
   30.07.2014 - 10:53:22
  HASIL-I KELAM

SIDDIK S. ALTUNBAŞ
ssaltunbas@gmail.com
DİŞ KİRASI

Dört hafta önceki yazıda “hoş geldin Aylar Güzeli!” demiştik. İşte mehil bitti, vade doldu, iki kaş (hilal) arası süre göz açıp kapayıncaya kadar geçti gitti.

Hey mübarek!.. “İşte gidiyorum çeşmi siyahım / Aramıza ‘aylar’ sıralansa da” deyip yola revân oldu. Giderken de eli boş gitmedi, adeti olduğu üzere “diş kirası”nı da bırakıp gitti. O ne güzel diş kirası! diyelim ve buraya bir “mim” koyalım..

Tam bunları düşünüyordum ki; acaba dedim kendi kendime, gelen kim giden kim?! Biz hep kendimizi mukîm, Ramazan’ı misafir gibi görürüz. Halbuki bunun tam tersini düşünmek de pekala mümkün gibi geliyor bana. Bu izafiyetler dünyasında, ikameti sabit bir mekanla sınırlı görmenin ötesine geçtiğimiz takdirde Ramazan’ın ev sahibi, kendimizin de misafir olduğu düşüncesi o kadar da şaşırtıcı olmaz! Böyle bakınca bu veda hengâmında “gitti” demek yerine bizi kendi yolcuğumuzla başbaşa bırakıp “huzurdan çekildi” demek daha doğru mu olur ne!. Onbir ay sonra, hiçbir şeyin asla aynı olmayacağı yeni bir menzilde buluşmak ümidiyle veda edip ayrılan aslında biz miyiz!?.

“Oruç ile hasıl olan feyze ve ihsâna muhtaç olan Ramazan-ı şerif midir yoksa biz miyiz?” sorusu bile sanırım misafirliğin daha çok bizim durumumuza tekabül ettiğini ima eder. Detayına girmeden, başka bazı hususları da dikkate aldığımızda belki en doğru tarif şu olabilir: Bu evsahibi-misafir ilişkisi; bir nevî, her seferinde yeni bir menzilde buluşmadır diyebiliriz. Yani; bizi ağırlamak üzere her onbir ayın sonunda, ikram ve ihsan davetiyle yolumuza çıkarılan bir “mânevi kâşâne” ve -özür müstesna- irade ve tercihini bu çağrıya icabet etmekte kullanan misafirlerinin buluşması..

Bizi, ömür denen bu yolda menzilsiz, kervansaraysız, kâşânesiz bırakmayana hamdolsun!.

Yine bu perspektiften bakınca, bizim açımızdan dikkate değer bir şey daha ortaya çıkıyor; yolculuk esnasında “durmadan, yani seyrüsefere ara vermeden konaklama” durumu.. “Yolcu” zaten yolcu, buna ilaveten konakladığı kâşâne, han, kervansaray, ne dersek diyelim (belki her yolcu için mahiyeti değişik de olabilir), o da yerinde durmuyor, o da yolculuğa devam ediyor. Hem de seyrüseferi “yolcu”ya göre ayarlanmış bir yolcu.

Yolculuğunun birer aya tekabül eden bu bölümlerinde davete icabet edecek mi yoksa kulak asmadan yoluna devam mı edecektir; bu bahiste insan için en temel tercih bu olsa gerek. Ne bileyim, bana ilginç ve düşündürücü geldi..

Daha fazla kafa karıştırmadan bir de şuna bakalım. Bu yürüyen kâşânedeki bir aylık misafirliğimizde ne yaptık, bu ırmaktan tasımıza ne doldurabildik? Feyz alıp ihsanlara mı nail olduk yahut kerâhetle, kabahatle mi vakit geçirdik, çam mı devirdik; elimizde kalan nedir? Herkes kendi gönül/vicdan aynasına baktığında şüphesiz bu sorulara cevap olacak olumlu/olumsuz birşeyler bulacaktır. Bu sorular dizisinde beni asıl ilgilendirense; bu süreçte “birbirini dikkate alan, hassasiyetleri gözeten, birbirinin kutsalına saygı gösteren bir toplum profili çizebildik mi?” sorusunun cevabıdır. Ve bu konuda gösterdiğimiz her arsızlığın, duyarsızlığın ceremesinin sosyal hayatımızın bir yerinde mutlaka karşımıza çıkacağı kaygısıdır. Bunu da sizlerin değerlendirmenize bırakıyorum.

Buraya kadar okuduklarınız gözünüzü yormaya değdiyse, şimdi “mim” koyduğumuz noktaya geri dönelim isterseniz..

Bir ayrılık, hasretin zaman geçtikçe yakıcılığı artacak olan ateşini tutuşturacak bir kıvılcım hükmünde ise o takdirde “İşte gidiyorum çeşmi siyahım / Aramıza ‘aylar’ sıralansa da” diyenin hangi taraf olduğu, gidenin kim, kalanın kim olduğu haddizatında çok da önemli değil. Kesin olan şu ki, bir veda hengâmındayız. Kozmik saatin, onbir aylık ayrılık için kurulan zembereği boşaldığında bir sonraki davete icabet edebilmeyi umuyoruz.. Ve Ramazan-ı şerifin, ayrılırken şahane bir ikram olarak, üç günlük bayramı diş kirası olarak bırakması, bu buluşmanın misafiri olduğumuzu yeterince göstermiyor mu!?

Diş kiranız mübarek olsun efendim!..

SIDDIK S. ALTUNBAŞ
 Yorum Yaz    Tüm Yorumları Oku    Arkadaşına Gönder
 OKUYUCU YORUMLARI





Henüz Yorum Eklenmemiştir !

 Yazarın Son 20 Yazısı
 ÇAPSIZ ADAMLARLA BU MİLLETE "YAZIK" EDİYORLAR!
 MARAŞLI’NIN HAMÂSET CİLALAMAYA İHTİYACI VAR!
 MÜSLÜMAN YILBAŞI KUTLAR MI?
 ZEMİN KAYMASI!
 NE OLACAK BU MARAŞ'IN HALİ?
 SEÇİM SATH-I MÂİLİ
 GEZEN TAVUK
 KRİZLERİMİZ VE BİZ VE GELECEĞİMİZ
 15 TEMMUZ (MİLLET) DESTÂNI
 ETTEKRÂRÜ AHSEN
 ZORLU SEÇİMDİ
 İNSANDAN İNSANA ANLAMA ÜZERİNE BİR DENEME
 ATINI NALLADI FELEK!
 MARAŞ’A BİR DEMİRYOLU SEYAHATİNİN ARDINDAN
 KAHRAMANMARAŞ DONDURMA FESTİVALİ VE MADO MESELESİ
 BAYRAM VE KURBAN
 ‘BİZİM KURNAZ’ İÇİMİZDEN BİRİSİDİR!
 İSTANBUL’A DAMGA VURAN BİR MARAŞLI
 16 NİSAN SONRASI ÖNGÖRÜLERİM
 16 NİSAN; DEĞİŞECEKLER VE DEĞİŞMEYECEKLER
 

ANASAYFA | EKONOMİ | SİYASET | SPOR | BÜYÜKŞEHİR | ONİKİŞUBAT | DULKADİROĞLU | EĞİTİM | SAĞLIK | İŞ DÜNYASI | SİVİL TOPLUM | ASAYİŞ VE GÜVENLİK | ULUSAL HABERLER | KÜLTÜR&SANAT | GÜNCEL | İLÇE HABERLERİ | SOSYAL YAŞAM | K?NYE | ?LET???M

Copyright ©2005 - 2011 Maraş Times Haber Portalı
Rolex Replica Watches Rolex Datejust Replica Watches Rolex Daytona Replica Watches Rolex Submariner Replica Watches Rolex GMT-Master II Replica Richard Mille Replica Watches Rolex Replica Watches Rolex Air King Replica Watches Rolex Cellini Replica Watches Rolex Submariner Replica Watches Rolex Replica Watches